Telepati serisi sürükleyici bir şekilde devam ediyor.
Barselona sokaklarında, hiçliğin ortasında üç kişi.
"Burası hatıraların paylaşıldığı yer". Sadece anılarının, hatıralarının olduğu kadar bir alanda yaşamlarına devam edebiliyorlar. Otuz gün boyunca yaşadıkları rutin hayatları aslında hatıralarından oluşan bir kafes.
Marco dünya yok olmadan önce paralel hayatındaki günlüğünü bulup bir kısmını okumayı başarıyor ve böylece aslında kendisinin de evrenler arası yolculuk edebilen biri olduğunu anlıyor. Son saniyelerini yaşarken takındığı sakinliğini ise okuduğu sayfalarda anladığına borçlu: Ölüm diye bir şey yok.
Şimdi bu kafesten kurtulabilmek için geçmişi kurcalama zamanı. Bakalım neler yapabilecekler.
Alex, annesinin kendisine hamile olduğu yıla gidiyor ve evlerinin içinde ailesini dinlerken babasının onu görmediğini farkediyor. Böylece doğmadan önceki zamanda, görünmez kalabildiğini anlıyor. "Beni görmüyorlar. Henüz doğmadım, yani yokum".
Alex'in annesi Valeria, o gün kontrol için jinekoloğuna gidiyor, tabi Alex de görünmez olduğu için rahatça annesini takip edebiliyor. Valeria muayene sırası beklerken yanında oturan bir diğer hamile bayanla konuşmaya başlıyor ve kadın Avusturalya'ya taşınacağını söylediğinde Alex onun Jenny'nin annesi olduğunu anlıyor! Muayene sırası Valeriya'ya geliyor ve doktor ona, bebeğin olası oluşum bozukluklarını önlemeye yardımcı olacak folik asit iğnesinden söz ediyor ve Valeria doktoruna güvendiği için kabul ediyor. Bu sırada doktorun düşüncelerini duyabilen Alex doktorun düşüncesine odaklanınca o iğnenin farklı birşey olduğunu anlıyor. "Bebeğin sağlıklıdan da öte olacak".
Bir diğer yandan, Marco da, geçmişe, Alex'in Avusturalya'ya gideceğini söylediği güne dönüyor ve Alex ile yaptıkları konuşmayı aynı şekilde sürdürüyor yalnız bu sefer gidişatı değiştirebilecek mi değiştiremeyecek mi merak ettiği için, Alex'e yolculuğu için maddi yardım yapmayı teklif etmiyor.
Daha sonra ansiklopedileri karıştırmaya başlıyor ve gözümüzde neyi canlandırırsak, zihnimizin onu yaratmak için aynı nöron ağını harekete geçirerek onun gerçek olabileceği bilgisine ulaşıyor. "Zihinlerimiz anahtardır".
Marco, göktaşı çarpmadan birkaç dakika öncesini ayakta durdu ve ailesi yanındaymış gibi "hiçbir detayı atlamadan herşeyi zihninde tekrar canlandırdı, hedefi değiştirerek senaryoyu kafasında yeniden yazdı". Göktaşı dünyaya çarparken soğukkanlı duran tek kişinin kendisi olduğunu sanıyordu ama babası da yanında gülümsüyordu.
Marco başka bir evde uyandı. Havuzlu, büyük bir malikane. Evi gezerken aslında avukat olan babasının diplomasını gördü; tıp doktoru, okul birincisi.
Alex, daha çok bilgiye ulaşabilmek için Jenny'nin annesinin muayenesi sırasında doktorun düşüncelerine girmeye çalıştı ancak güçlü bir girdap tarafından dışarı atıldı. Fakat atılmadan önceki iki saniye bile doktorun aslında Marco'nun babası olduğunu görmesine yetti!
Doktor, başta eşi olmak üzere, Jenny ve Alex'in annesi dahil, on kadına aynı iğneden yapmıştı.
Jenny, kendisini küçükken zehirleyen bakıcısı Mary'nin yanına gitti ve öldürülmeden önceki son anlarını Marco'nun yaptığı gibi aynı şekilde sürdürmeye başladı, yalnız çayların yerini değiştirerek zehirli çayı bu sefer bakıcısına içirdi. Bakıcısı son nefesini vermek üzereyken Jenny ona hesap soruyordu ve elini tutarak Mary'nin zihnine girdi. Mary, aklına giren bir güç tarafından Jenny'yi öldürmeye ikna edilmişti!
Zaman geçtikçe fiziksel his ve duygularını kaybetmeye başlayan bu üç kişi, bu kafesten ne zaman ve nasıl kurtulacaklarını merak ettiler. Sonra başka bir dünya yeniden oluştu...
Dörtyüz kırk iki yıl sonra, bir denizaltı araştırma gemisi, okyanusun derinliklerinden, Jenny'nin içinde yattığı kapsülü buldu ve çıkarttı. Dört yıldır o gemide görev yapan Ben, kızı kaçırmazsa başkalarının onu harcayacağı düşüncesiyle, Jenny'yi alıp, babasının yanına, kimsenin bilmediği yere götürmeyi planladı fakat görevliler onu yolda yakalayıp öldürdü, Jenny ise Ben'in babasıyla kaçmayı başardı. Ben, Jenny için kendini feda etmişti.
Ben'in babası da yıllar önce bulduğu ve yanında muhafaza ettiği kapsülü açtı, o kapsülün içinde ise Alex vardı! Alex ve Jenny birbirlerine kavuştuktan sonra Memoria'nın ne olduğunu sorgulamaya başladılar. Onları bekleyen sürpriz ise, Ben'in babasının aslında Marco olmasıydı!
Marco kendi kapsülünün içinden yaklaşık elli sene önce çıkarılmıştı, bu yüzden bedeni yaşlanmıştı ve araştırmalarına devam ederken evlenip çocuk sahibi olmuştu. Göktaşı önceki Dünya'ya çarpmadan önce Marco, kendileri gibi özel diğer yedi kişiyi de bulup yaşlanmayı donduran kapsüllere koymuştu.
İçlerinden daha önce kapsülleri açılan birkaç kişi bu yeteneklerini kötüye kullanıp, özgürlüklerin olmadığı, insanların köleleştirildiği bu mevcut sistemi oluşturmuşlardı.
Saklanmak için kaçmaya devam eden üçlüye, Marco'nun yakın arkadaşının kızı olan Anna da katıldı. Biyolog doktor olan Anna'nın da yetenekleri var çünkü Marco, babasının notlarından öğrendiği formülü uygulayarak, annesi Anna'ya hamileyken ilacı ona enjekte etmişti.
Anna, Alex ve Jenny'nin tükürük örneklerini aldı, bu sayede onları başka bir hayatta tekrar dünyaya getirmek mümkün olacaktı.
Yolda önlerini görevliler kesti ve Anna elindeki tüplerle ormana kaçmayı başarırken, Alex, Jenny ve Marco vurularak katledildi.
Kitap, Marco hayata gözlerini yumarken sonlandı.
Analiz:
İlk kitabın
konusunun havada kalışı, bu kitabın 75.sayfasından itibaren yapılan bilimsel
açıklamalarla yavaş yavaş son buldu ve hikaye kalbimi fethetmeye başladı.
Telepati, bu kitabın yanında biraz sıkıcı ve yavan kaldı. Aslında bu kitaptaki
aksiyonun bir kısmına ilk kitapta yer verilmiş olsa daha güzel olurdu. Bunun
dışında, konu o kadar güzel anlatılmış ki bazı yerlerinde insanın gözünün önüne
tamamen bir sinema sahnesi geliyor. Belki de filmi uyarlanır ilerde. Eğer
uyarlanırsa, tüm seriyi tek bir film şeklinde yapsalar iyi olur derim.
Alıntı:
"Bir köleyi, mahkum hayatı sürdürdüğüne ikna etmeye çalış. Kendi durumunu kabul etmektense, efendisinin seçimlerini savunmayı tercih edecektir".
Puanım: 7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder