Ayrılıkla biten birinci kitabın ardından, hızımızı kesmeden ikinci kitabını okuyarak devam ediyoruz. Elli Ton üçlemesi'nin aslında senaryo açısından pembe dizilerden bir farkı yok. Bu kadar çok hayran edinmesinin sebebi tutkulu bir aşkın nelere kadir olabileceğini göstermesi ve tabi ki paylaştıklarını sansürsüzce, enine boyuna anlatması.
Ana'nın yeni başladığı yayıncılık işinden çıkınca eve gidip ağlaması ile geçiyor birkaç gün. Christian, Ana'nın yeni işyerine çiçek gönderiyor ve ayrılıklarının beşinci gününde bir de görüşme talebi ile mail atınca tekrar konuşmaya başlıyorlar.Grey'in korumacı, kontrolcü ve sahiplenici tavrı devam ediyor ve bu sefer Ana'yı kazanabilmesi için kendi karanlığını sevgiye dönüştürmesi gerekiyor. Ondan ayrı kaldığı bu beş günlük sürede Christian için hayat cehenneme dönüyor ve bir daha ayrı kalmak istemeyen Grey müthiş bir değişim gösteriyor. Kontratı iptal ediyor, aynı yatakta uyumaya başlıyor ve bir süre sonra çok zorlansa da Ana'dan onun bedenine dokunmasını istiyor.
(flashback)
İlk kitapta Ana'nın Grey'e olan aşkını itiraf etmesi de, zaman içerisinde Christian'ın bu kadar değişmesinin en önemli nedenlerinden olduğunu görünüyor. Burdan aldığımız mesaj "sevginin açamayacağı kapı yoktur" oluyor.
Ana artık kendisini Christian'a çok daha rahat ifade edebiliyor ve daha önce cezalandırılma korkusu yüzünden rahat davranamadığını dile getirince Christian bu karanlık ihtiyacından vazgeçiyor. Tutkulu aşklarına kaldıkları yerden ve daha yakın bir şekilde devam ederlerken bu sefer sorunlar ilişki dışındaki kişilerden kaynaklanıyor.
Ana'nın yeni ruh hastası patronu Jack, Grey'in eski takıntılı itaatkarı Leila ve sinir bozucu iş ortağı Bayan Robinson.
Leila, Ana'nın can güvenliğini tehdite sokunca Grey çılgına dönüyor. Bir yandan da, Ana'nın patronu Christian'ın canına kastediyor ve Christian helikopteri ile geçirdiği kaza sonucu 18 saat ortadan kayboluyor, ondan haber bekleyen Ana üzüntüden yasa boğuluyor.
Tüm bu kargaşadan bunalıp nefes almak, kafasını dinlemek isteyen ve eski itaatkarı Leila'yı kıskanan Ana, Christian'dan zaman istiyor. Her ne kadar onu terketmeyeceğini söylese de Christian hiçbir şekilde onun kendisinden uzak kalmasına izin veremiyor ve onu terketmeyeceğine ancak evlenirse inanacak olan Grey Ana'ya evlenme teklifi ediyor. Her ne kadar onu kaybetmekten korksa da Christian sonunda karanlık sırrı olan sadist olduğu gerçeğini Ana'ya itiraf ediyor. Birkaç gün sonra Ana, Grey'i ne kadar derinden sevdiğini ve aslında Christian'ın sadist olmadığını, onun sadece kendisi için en kötü olanı düşünmesi gibi bir özelliği olduğunu bilerek evlenme teklifini kabul ediyor.
Evleneceklerini duyurmak istedikleri gün Kate Ana'nın evdeki ceketinin cebinden eski kontratın bir sayfasını buluyor ve Grey'e hesap soruyor fakat bu sorunu da Ana sakince hallediyor.
Bu sırada Kate ve Elliot'in da ilişkileri de devam ediyor.
Evlendikten sonra birlikte yaşayacakları muhteşem doğa manzaralı evlerini de yaptırmayı sürdürürken evin mimarı olan ve Grey'e göz diken kadını, Ana, yine Christian'ın sevgisinden ve ilgisinden aldığı cesaretle, geri püskürtüyor. Bilinçaltımıza, karşılıklı aşk yakalandığında 3.şahısların bu şekildeki çabalarının ne kadar boş olduğu mesajı gidiyor.
Bu kitapta aidiyet duygusu çok yoğunlaşıyor ve bu sayede zaten baştan çıkarıcı olan hikaye iyice baş döndürücü bir hal alıyor. "Sen sadece benimsin" şeklindeki söylemler hikaye içinde nefes kesiyor.
2017 yılında gösterime girecek olan film ilkine göre tartışmasız daha sürükleyici ve aksiyon dolu olacak. Umarım daha uzun olur bu sefer çünkü kitapta yazan her olayı izlemek istiyorum.
Üç kitap arasından bir favori seçmem gerekirse "Karanlığın Elli Tonu" diyorum!
Alıntılar:
"Sen benim hayat çizgimsin"
"Kalpler ve çiçekler istemiştin Ana bunlar çiçekler bu da benim kalbim. Benimle evlenir misin?"
"Sen benim hayat çizgimsin"
"Kalpler ve çiçekler istemiştin Ana bunlar çiçekler bu da benim kalbim. Benimle evlenir misin?"
Film Yorumu:
Öncelikle, ilk filmin müzikleri kesinlikle daha etkileyiciydi. Bu filmdeki hiçbir şarkı bir “Love Me Like You Do” veya “Earned It” olamaz!
Kitapta
okuduğumuz ama filmde olmayan çok fazla ayrıntı vardı. Ne yazık ki (yukarıda
kırmızı ile iki yıl önce yazmışım) istediğim gibi her olayı izleyemedim. Bu da,
uyarlama filmlerin bir cilvesi olsa gerek? Ya da ilk filmden daha iyi olsa da
yine başarısız bir uyarlama olmuş diyebilirim. Neden iki saatten daha uzun film
yapamıyorlar anlamıyorum!
Eksiklikler
ise bu şekilde;
Aslında
çekilmiş olan bilardo sahnesi, filmi sinemada izlemiş olmama rağmen yoktu.
Christian'ın
terapisti de hiç ortada yoktu. Halbuki Anastasia da onunla görüşmeye gidiyordu
ve Christian hakkında konuşuyorlardı. Terapistin önemini Grey kitabında
görmüştük.
Leila'nın
silahı Christian'ın evinden aldığını ve nasıl aldığını hiç belirtmediler ve
Christian'ın Leila'yı duşa soktuğu an da yoktu.
Bu kitaptaki
ana konu, Christian'ın tüm kontrolü Anastasia'ya vermesiydi aslında. Yatı
kullanırken Ana "kontrolü bana verdiğine inanamıyorum" diyordu.
Filmde bu durumu hissettirmemişler.
Kate'in
korumacı tavrı da filmde yok olmuş. Kate kitapta Christian'ın sözleşmesini
görüp çılgına dönüyordu ve Ana onu sakinleştiriyordu. Film için bunu
çekmemişler.
Christian,
Ana'nın onu terketmesinden korktuğu için evde önüne diz çöküyor, itaatkar
Christian oluyor ve Ana'ya o sırada evlenme teklif ediyor. Filmde ise gece
uykusunun ortasında "evlen benimle" dedi.
Filmden
çıkınca hikayeyi ve duyguları bütünüyle yaşayabilmek için kitabı tekrar okumak
istedim.
Film
Müzikleri:
Taylor
Swift: I Don't Wanna Live Forever https://www.youtube.com/watch?v=7F37r50VUTQ
Film Puanım : 7.7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder