12 Mart 2017 Pazar
PARIS'TE BIR AKSAM (One Evening in Paris)
Fransız yazar Nicolas Barreau'nun eseri "Paris'te Bir Akşam" 302 sayfadan oluşuyor. Kitabın boyutu ve yazı puntosu küçük. Hikaye Paris'te geçiyor.
"ROMANTİZMİN ŞEHRİNDE, SİNEMANIN BÜYÜLÜ DÜNYASI EŞLİĞİNDE UNUTULMAZ BİR AŞK HİKAYESİ..."
Allain küçükken amcasının işlettiği Cennet Sineması'nda bolca vakit geçiriyor ve amcasıyla birlikte tüm filmleri izliyordu. Büyüyünce yönetmen olmak istiyordu ama bu hayalini gerçekleştiremedi. Üniversite okuduktan sonra Cennet Sineması'nın işletmesini devraldı fakat sinemanın kazancı pek iyi olmadığı için çarşamba akşamlarına özel film gecesi yapma fikrini devreye soktu.
Allain, her çarşamba sinemaya gelen kırmızı paltolu kız Melanie'yi çok beğeniyordu. Birkaç hafta boyunca cesaretini topladıktan sonra ona yemeğe çıkma teklifinde bulundu. Yemekte onun neden hep sinemada aynı koltuğa oturduğunu sorunca "sevgi dolu hissettmek için" cevabını aldı ve o akşam Melanie'ye aşık oldu. Melanie tek başına yaşıyordu ve bir antika dükkanında çalışıyordu. Paris'i ve ışıklı köprülerini çok seviyordu. Allain yemekten sonra Melanie'yi evinin önüne bıraktı ve öpüşerek bir hafta sonra buluşmak üzere ayrıldılar. Melanie, akraba ziyaretine şehir dışına gidecekti ve bir hafta sonra dönecekti.
Allain bu mutlu akşamını yakın arkadaşı Robert'e anlattı ve Robert ona kızın telefon numarasını almamasının çok büyük bir hata olduğunu söyledi. Allain bunu sormayı tamamen unutmuştu ama bir sonraki buluşmalarında numarasını öğrenecekti.
Ertesi sabah sinemaya gittiğinde Melanie'nin ona bir mektup bırakmış olduğunu öğrendi. Mektupta bir sonraki buluşmalarını sabırsızlıkla beklediğini ve onu sevdiğini yazmıştı Melanie. Telefon numarasını yazmış olmasa da bu bir aşk mektubuydu.
Allain bir akşam New Yorklu ünlü bir yönetmen Allan Wood ve ünlü oyuncu Solene Avril ile karşılaştı. Yönetmen ona Cennet Sinemasında film çekmeyi düşündüklerini söyledi ve eğer buna izin verirse çok iyi para kazanacaklarını belirtti. Allain bu şanslı teklifi bir süre düşündükten sonra kabul etti. Allain, güzel oyuncu Solene'i çok beğeniyordu ve onunla tanıştığına inanamıyordu.
İlerleyen günlerde, sokaktaki sohbetleri sırasında Solene Allain'e onu çok çekici bulduğunu söyledi ve onun ne hissettiğini sordu. Allain aklında bir hafta önce tanıştığı kız olduğunu ve onu sevdiğini açıkladı. Başbaşa konuştukları sırada magazin kameralarına yakalandılar ve gazetelerde yeni bir ilişki olarak adlandırıldılar.
Allain, Melanie ile buluşacakları yerde uzun süre bekledi fakat Melanie gelmedi. Allain merak içinde kalmıştı ve belki de kötü birşey olduğu için onun şehre dönmediğini düşündü. Arkadaşı Robert onu bulabilmesi için Allain'a yerdımcı oluyordu fakat kızın soyadını bile bilmemeleri işi imkansız hale getiriyordu. Allain, buluştukları gece Melanie'yi bıraktığı apartmanda araştırma yapmaya başladı. Tüm dairelerin kapısını tıklayarak onu sordu fakat tanıyan biri çıkmadı.
Allain aylarca onu aramıştı fakat hiçbir ipucu yakalayamamıştı. Aramaktan vazgeçti fakat beklemekten ve sevmekten hiç vazgeçmedi. Oldukça üzgündü ve artık umudu kalmamıştı.
Bu sırada sinemada film çekimi gerçekleşmişti. Yönetmen Allan ve oyuncu Solene ile hep birlikte kutlama yapıyorlardı. Yönetmen Allan o akşam Allain'in kayıp aşkı Melanie'yi öğrendi ve kendisinin Melanie adında bir kızı olduğunu ve Paris'te yaşadığını söyledi!
Allan yıllardır kızı ile görüşmüyordu ve belki şimdi o kız hem babasına hem sevgilisine kavuşacaktı. Allan'ın kızının oturduğu yeri araştırıp buldular ve kapısına gittiler. Kız kapıyı açtığında Allain büyük bir hayal kırıklığına uğradı çünkü bu kız onun aşık olduğu Melanie değildi. Allan kızına kavuşmuştu fakat Allain çok mutsuz oldu.
Solene ile Allain gittikleri restoranın terasında konuşuyorlardı. Solene onu çok sevdiğini ve onun adına üzüldüğünü söyleyerek Allain'e sarıldı. Allain de teşekkür ederek kollarından ayrıldı fakat o sırada izlendikleri hissine kapılarak arkasına bakınca Melanie'yi gördü!
Melanie arkasına dönüp koşmaya başladı. Allain ona durmasını söyleyerek peşinden koşuyordu ama Melanie metroya binerek Allain'i atlatmayı başardı. Metro hareket ettiğinde ikisi de cama ellerini koydular. Allain tüm bu olanlara anlam veremiyordu, ortada bir mantıksızlık vardı. Melanie onu görmeye geldiyse neden kaçmıştı ve madem onu sevmiyordu elini neden acı çeken bir aşık gibi cama koymuştu?
Allain tüm bunları düşünürken aklına Melanie'nin "Ne zaman sevgi arasam Cennet sinemasına giderim" sözü geldi. Belki de aradığı cevabı Melanie'nin oturduğu koltukta bulacaktı. Dedektif edasıyla sinemaya gitti ve koltuğun altını üstünü aramaya başladı. Hiçbir şey bulamamıştı ama bir an gözü koltuğun koluna kazınmış olan kalbe ve harflere takıldı: M+V
Melanie'nin buraya V harfi ile başlayan eski sevgilisi ile geldiğini anladı ve daha sonra Solene'in eskiden Paris'te yaşamış olduğunu ve Victor adında bir sevgilisinden bahsettiğini hatırladı. Ordan bir ipucu yakalayabilmek amacıyla Solene'e bu harflerin ne olabileceğini, Melanie ile arasındaki bağın ne olduğunu sordu. Solene, "Melanie benim kız kardeşim" diye cevap verdi.
Victor ile Melanie Cennet sinemasında tanışmışlardı ve birbirlerine aşıklardı. Melanie onu ablası ile tanıştırdıktan sonra Victor'un gözü güzel Solene'e kaymaya başlamıştı. Melanie'den sonra onun yanına gidip ikna etmeye çalışıyordu ve bir süre sonra Solene ona hayır diyemeyecek duruma gelmişti.
Bir gün karşılarına Melanie çıkmıştı ve Melanie ablasına uğradığı hayal kırıklığıyla ablasına bağırarak çok ağır sözler söyleyerek gitmişti. Solene bu sözleri hiç unutmamıştı ve affedilmeyeceğini biliyordu. İki kız kardeş daha sonra sadece ailelereinin cenazesinde karşılaşmışlardı ve Melanie orda da ablasına bağırmıştı. Solene onun nerde yaşadığını bile bilmiyordu ama şimdi ondan yıllar sonra af dilemek için bir fırsatı vardı.
Allain artık Melanie'nin soyadını bildiği için onu bulmak an meselesiydi. Solene'den her ne kadar hoşlanmış olsa da o Melanie'yi seviyordu. Onunla çıktıkları gece Melanie'nin girdiği apartmanda arkadaşının oturduğunu öğrendi. Yani, Melanie o gece yakın arkadaşının evinde kalmıştı. Arkadaşı Linda'nın yanına giderek Melanie'nin çalıştığı antika dükkanının yerini öğrendi. Bundan sonra tek yapması gereken gidip onu orada görmekti fakat Solene ile konuşup ilk önce onun kız kardeşi ile konuşması gerektiğine karar verdiler.
Allain, o gün Melanie'yi görmek için Solene'den haber bekliyordu. Dakikalar geçtikçe sabırsızlanıyordu ve saatler sonra hala haber gelmeyince umudunu yitirdiği sırada Solene aradı. Sesi korkunç geliyordu ve ağlamaklı konuşuyordu. Allain korku içinde neler olup bittiğini dinliyordu. Solene, kardeşi ile saatlerce kavga ettiğini ama en sonunda barıştıklarını söyledi. Melanie ablasını affetmişti ve şimdi Allain'i görmek istiyordu.
Allain buluşacakları yere gitmeden önce Melanie'nin en sevdiği yer olan Alexandre Köprüsünden geçmeye karar verdi ve buluşma saatinden önce Melanie ile orda karşılaştı. Ona neden sinemaya gelmediğini sorduğunda Melanie onu kaybetmekten korktuğunu ve ablasıyla birlikte görünce çılgına döndüğünü açıkladı.
Alıntılar:
"Gerçek hayatta ise filmlerin aksine, herşeyi değiştirecek anları seçemezsin. Aslında çoğu zaman o ana yaklaştığına dair en ufak bir fikrin bile olmaz".
"Solene, eski hikayeler tamamlanmadan yeni hikayelere başlayamayız demişti".
Analiz:
Kitap çok akıcı ve kolay okunabiliyor. Hikaye de merak uyandırdığı için okunmasını tavsiye ediyorum.
Kurgu açısından özgün bir yapısı var aslında yazarın. Klasik aşk hikayelerine pek benzemiyor, işin içine araştırmacılık da eklenmiş.
Hikaye'nin alt metni gerçek aşkın, peşini bırakmadığın sürece sonsuz olabileceği olmuş.
Kapak resmi beni çok cezbetti, romantik bir resim olmuş ve aynı zamanda tüm hikayeyi içinde barındırabilen bir kare olmuş. Köprünün, Paris'in, kızın güzelliğini ve yalnızlığını görebiliyorsunuz.
Puanım: 7.6 / 10
Etiketler:
Ask,
Kitap-Ozeti,
Nicolas-Barreau,
Pegasus-Yayinevi,
Romantik
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder