26 Haziran 2016 Pazar

MASUMIYET MUZESI


Orhan Pamuk'un çok satan ve çok konuşulan eseri Masumiyet Müzesi 500 sayfadan oluşuyor. Yazarın yedi yılda yazıp tamamladığı bu eserin yazı tipi küçük ve sayfalarda boşluk bulunmaması nedeniyle eseri okuyup bitirmek düşündüğünüzden daha fazla zamanınızı alabiliyor. Anlatım dili basit ve akıcı fakat 200. sayfadan sonra biraz monoton ve sıkıcı bir hale bürünen kitabın son 100 sayfası yine sürükleyici bir haline dönüyor.
Kitap, 1975 yılından 1985 yılına kadar süren, on senelik bir aşk hikayesi ve bu hikayeyi bize Kemal anlatıyor.

Kemal, hayatının en mutlu anından başlıyor anlatmaya. Aşık olduğu kız Füsun ile birlikte oldukları an. O sırada Füsun'un kelebekli küpesinin teki yatağa düşüyor. Füsun, sonraki gün, küpesinin tekini kaybettiğini farkedince Kemal'e soruyor. Kemal de evde arıyor ama göremiyor. Küpeyi aylar sonra temizlikçi kadın buluyor.

Kemal, fabrikada çalışan ve İstanbul sosyetesinde yer alan 34 yaşında varlıklı bir genç. Yine sosyeteden, güzel ve iyi biri olarak tanınan Sibel ile nişanlanmak üzere. Kemal, Sibel ile birliktelikleri sırasında, Sibel'in mağazada gördüğü son model pahalı çantayı almak için Nişantaşı'ndaki Şanzelize Butik'e giriyor ve Füsun ile karşılaşıyor. Füsun ile aslında uzaktan akraba olmaları nedeniyle eskiden beri tanıyor fakat uzun zamandır görmediği ve şuan 18 yaşında olan, sarışın ve güzel Füsun'u görünce çok etkileniyor. Çantayı getirmesi için Merhamet Apartmanı'ndaki eşyalı ama kullanılmayan evine davet ediyor. O sene üniversite sınavına girecek olan kızı daha fazla görebilmek için matematik dersi vermeyi teklif ediyor ve haftada birkaç gün aynı evde ders çalışıyorlar. Bir gün Kemal, Füsun'a yanaşmak istiyor ve onu öpüyor. Füsun da ona karşılık veriyor. Her ne kadar nişanlısı Sibel'in de bekaretini almış olsa da, Füsun'un bekaretini Kemal'e vermesiyle Kemal Füsun'a aşık oluyor. Kemal burada, o dönemin bekaret kavramı hakkındaki düşüncelerini de anlatıyor ve Sibel'in böyle birşey yaptığı için kendisini huzursuz hissederken, Füsun'un bu özgür halinin onu cezbettiğini ve kıskandırdığını açıklıyor.
Füsun, Kemal'e Sibel ile birlikte olup olmadıklarını soruyor. Kemal de olmadıklarını söylüyor ve Kemal bir daha Füsun'dan başka kimse ile birlikte olmuyor.

Kemal'in nişan kutlamasına, tanıdıkları olması nedeniyle Füsun'un ailesi ve Füsun da katılıyor. Kemal ile Sibel nişanlanıp dans ettikleri sırada, Füsun'u da birkaç erkek dansa kaldırıyor.
Nişanlandıktan sonra, Füsun'u haftalarca Merhamet Apartmanı'nda bekleyen Kemal sonunda Füsun'un evine gitmeyi akıl ediyor fakat annesinden Füsun'un çok üzüldüğünü, sınavın yarısında çıktığını ve uzaklara taşındığını öğreniyor.

Kemal'in mutsuzluğunu görünce Sibel ne sorun olduğunu bilmek istiyor. Kemal karşılıklı oturup, ona Füsun ile bir süre önce ilişkisi olduğunu açıkça anlatıyor. Sibel'in sorduğu tüm sorulara dürüstlükle cevap veriyor. Sibel çok kırılıp kızsa da, artık Füsun uzaklarda olduğu için nişanı atmıyor ve birlikte yaşamaya başlıyorlar.

Kemal, yaz boyunca tatil yapsa da, ne Sibel ile birlikte oluyor ne de Füsun'u aklından çıkarabiliyor. Mutsuzluğu gitgide artınca, Füsun'un annesine tekrar gidip onun nerede olduğunu öğrenmek istiyor fakat evin boşaltılmış olduğunu görüyor. Bunun üzerine Kemal, Füsun'un en yakın arkadaşı ile buluşuyor ve onun aracılığı ile Füsun'a mektup gönderiyor. Gönderdiği mektuplara karşılık alamayınca, arkadaşına ısrar ederek nerede yaşadığını öğreniyor.
Bu arada Sibel, Kemal'in mutlu olamayacağını anlayınca ondan ayrılıyor ve birkaç yıl sonra Kemal'in yakın arkadaşı ile evleniyor.

Tüm bu süreç içinde alkolik olan Kemal, sarhoş olduğu bir akşam Füsunların taşındığı yeni eve, Çukurcuma'ya gidiyor. Yanında, temizlikçinin bulduğu küpeyi de götürüyor. Kapıyı Füsun'un annesi açıyor ve arkasında Füsun'u gören Kemal şaşırıyor çünkü Füsun'un sarı saçlarından eser kalmamış, doğal hali olan koyu renk saçları ile duruyor. Kemal bir sene sonra yeniden gördüğüne çok mutlu oluyor fakat evlendiğini ve kocası ile birlikte bu evde yaşadıklarını öğreniyor. O akşam Kemal yıkılmış bir şekilde, banyoya Füsun'un küpesini bırakıp gidiyor.

Kemal, kısa bir süre sonra aşkına yenik düşüp tekrar Beyoğlu sokaklarına doğru yürüyor.
Bu şekilde, haftada üç, dört gün, akşamları onların evinde geçiriyor. Füsun'un annesi Kemal'i sürekli oturmaya davet ediyor ve bir gün Kemal'e, Füsun'un çok kırgın olduğunu, onun gönlünü alması gerektiğini ve ancak bu şekilde onun yanında olursa kalbini tekrar kazanabileceğini söylüyor. Durum böyle olunca, Kemal de sekiz seneyi aşkın bir süre boyunca onlara gidip geliyor.
Kemal bazı akşamlar Füsun'a "gidelim buralardan, evlenelim" gibi tekliflerde bulunsa da Füsun pek oralı olmuyormuş gibi davranıyor.

Füsun'un eşi ve Kemal film yapım işine giriyorlar ve mümkünse Füsun'u başrolde oynatmak istiyorlar fakat Papatya denen kadın rolü alıyor ve yıldız oluyor. Çok çetrefilli geçen bu süreçten sonra Kemal işten çekiliyor. Füsun da filmde oynayamadığı için hayal kırıklığına uğruyor.
Füsun'un eşi Papatya ile birlikte olmaya başlayınca Füsun kavga ederek eşinden boşanıyor. Kemal bunu öğrenince çok mutlu oluyor ve artık evlenmeleri için önünde bir engel kalmıyor.
Füsun, Kemal'e, aslında kocası ile ilişkiye girmediklerini itiraf ediyor.

Kemal, Füsun'a annelerini de alıp Avrupa Turu'na çıkmayı teklif ediyor. Arabayla birlikte yola koyuluyorlar. Büyük Semiramis Oteli'nde bir gece kalmaya karar veriyorlar. Otelde yenen akşam yemeği sonrası Kemal nişan yüzüklerini çıkarıyor ve küçük bir törenle nişanlanıyorlar. O gece, yıllar sonra ilk kez birlikte oluyorlar ve Kemal onu çok özlemiş olduğunu farkediyor.

Ertesi sabah, Kemal Füsun'u keyfi kaçmış bir şekilde otelin lobisinde otururken görüyor ve yanına gidiyor. Füsun, film yıldızı olmak istediğini fakat onu bu hayalle oyaladığını söyleyerek Kemal'le tartışmaya başlıyor. Kemal sakince alttan almaya çalışıyor fakat Füsun otelin dışına çıkıp hızlıca uzaklaşıyor. Arkasından arabayla onun yanına giden Kemal, onu dönmeye ikna etmeye çalışıyor. Füsun eğer arabayı o kullanırsa geri döneceğini söylüyor. Ehliyetini yeni almış olan Füsun direksiyona geçiyor ve gaza yükleniyor. Hızla gidip ağaca çarpıyorlar. Füsun, Kemal'in gözlerine son kez bakıp hayatını kaybediyor. Kemal de komaya giriyor ve bir süre sonra iyileşerek hastaneden çıkıyor.

Füsun'dan sonra hayatına dünya üzerindeki tüm müzeleri gezerek devam ediyor. Kemal 62 yaşındayken uykusunda geçirdiği kalp krizi sebebiyle ölüyor.

MÜZE GEZİSİ

Müze, Beyoğlu Çukurcuma'da Füsunların kaldığı 3 katlı apartmana açılmış. Kemal, sekiz yıl boyunca Füsun'lara gittiğinde, Füsun'un elinin değdiği eşyaları cebine indirip, eve gittiğinde onlara sarılıyor. Aldığı bu ufak tefek eşyalar, bir süre sonra evini dolduruyor ve müze bu eşyalardan oluşuyor. Kemal, aldığı eşyaların yerine, yenisini alıp onlara götürmeyi de ihmal etmiyor.
Müzede, camekanların içinde duran bu eşyaların hepsinden kitapta söz ediliyor.
Yukarıdaki fotoğrafta müze biletimi görebilirsiniz.
Müzede çektiğim fotoğraflardan, Füsun'un kelebek küpesi ve Sibel'in istediği pahalı çanta da bu şekilde;



Analiz:
Kitabın adı ile hikaye, bana biraz çelişiyor gibi geliyor. Daha doğrusu, masumiyet denince akla ilk kadın olacağı geliyor fakat burda Kemal'in aşkının masumiyetini görüyoruz. Yine de, hikayenin başlarının masumiyetle alakası olmadığı için tam yakıştıramıyorum. Balık baştan kokar diye düşünüyorum. Aynı zamanda, benim bu hikayeden çıkardığım ders: Yuva yıkan kuşun yuvasının olmayışıdır. Sibel'e ihanet etmiş olmaları onları mutlu bir hayat yaşamaktan alıkoydu ve bu da ilahi adaletin bir parçası diyebilirim.

Ayrıca Füsun'un olgun bir kadın olduğunu da düşünmüyorum. Yani eğer bu hikaye gerçekse, (ki gerçek olma ihtimali büyük) o yıllara göre değerlendirme yaparsam, kısa zamanda evlenmiş olmasını makul karşılayabilirim ama öbür yandan, kadınların daha genç yaşta olgunlaştığını da göz önüne alırsak, "18 yaşında yapmış bir çılgınlık" diyemiyorum. Bu yüzden, Füsun'un bencil bir kadın olduğunu söyleyebilirim çünkü Kemal'in Sibel ile ilişkisini bilmesine rağmen Kemal'e sınır çizmedi ve sonunda film yıldızı olmak istiyorum diye çocukça tavırlara girdi. Sakin bir şekilde konuşup anlatsaydı Kemal onun için herşeyi yapardı diye düşünüyorum. 18 yaşında takındığı özgür kadın ruhunu 28 yaşında sürdüremedi. Kemal'in 9 sene boyunca onun için emek vermesine aldırış etmeyerek de gaza bastı.

Yazar, aşkın her evresini çok gerçekçi biçimde aktarmayı başarmış. Basiret bağlanmasını, yanından ayrılmak istemeyişlerini, kendi kendine kırılıp küsmeleri ve sonra içinden affedip tıpış tıpış geri dönmesi gerçekten başarılıydı.

Kitap özgün ve romantik olsa da, bazı yerlerde çok ayrıntıya girilip uzatılması nedeniyle biraz baydı ve Füsun'un karakteri hoşuma gitmedi fakat Kemal'in anlatışı ve duygusallığı beni etkileyen faktördü. Hatta son sözünde gözlerim doldu. (Alıntılar, son cümle).

Alıntılar:

"Mutluluk, insanın sevdiği kişinin yanında olmasıdır."

"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."

"Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım."

Puanım: 7.9 /10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder