Kurucunun Kızı'nın devamı olan kitap Devrimin Kızı 263 sayfadan oluşuyor.
Ivy çitlerden uzaklaşıp hayatta kalma mücadelesi veriyor ve bu hiç de kolay olmuyor.
İlk hedefi, kavurucu sıcak yüzünden susuz kalmamak için bir su kaynağı aramak oluyor.
Uzun bir süre yürüdükten sonra, yorgunluktan halsiz düşüyor ve eski bir arabanın içine girip dinlenmeye çekiliyor. Orada uykuya dalan Ivy, bir çakalın hırlamasıyla irkilerek uyanıyor. Önce korkudan ne yapacağını bilemez halde çakala bir tekme savurup onu az da olsa kendinden uzaklaştırıyor, sonra arabanın kırık ön camında gözüne ilişen bir metal parçasını hızlıca alıp, çakalın boynuna saplıyor.
Tekrar yola koyuluyor ve daha önce Bishop ile beraber geldikleri nehre ulaşıyor. Nehirde susuzluğunu giderip temizlenirken arkasında dikilen birinin varlığını hissediyor. Hızla dönüp baktığında, adliye'de çalıştığı zamanlar, bir kıza tecevüz ettiği için cezalandırılıp çitlerin arkasına atılan adamla gözgöze geliyor. Ivy kaçmayı düşünüyor ama Mark olanca kuvveti ile onu yere serip taciz etmeye başlıyor. Yerden eline zar zor bir taş alabilen Ivy, taşı hızla adamın kafasına geçiriyor ve onu bayıltıyor. Mark'ı öldürmek istemediğine karar verip oradan çabucak uzaklaşırken, içinde birkaç elma ve bıçak bulunan, Mark'ın düşürdüğü çantayı da yanına alıyor.
Ivy yaralarını sardıktan sonra dört gün boyunca yürümeye devam ediyor.
Sonunda tabelaları takip ederek geldiği bir şehirde eski, yıkık dökük bir eve yiyecek bulma ümidi ile giriyor ama artık enerjisi kalmadığı için yere oturup uyuyakalıyor.
Kendine geldiğinde bir kızın ona su içirmeye çalıştığını ve arkasında da eli tüfekli bir erkeğin durduğunu görüyor. Onları tanımadığı için her ne kadar tedirgin olsa da güçsüzlükten hareket edemiyor.
Ashley onu yatağa taşıdıktan sonra, ona zarar vermeyeceklerini söylüyor. Eli tüfekli Caleb da yanındaki çantayı nerden bulduğunu soruyor. Bu soru üzerine Ivy, Caleb'ın Mark'ı tanıdığını anlıyor ve gerçeği söylemekten korktuğu için çantayı yolda yürürken bulduğunu anlatıyor. Caleb nerden geldiğini sorduğunda ise, Westfall'dan geldiğini ve evlenmek istemediği için cezalandırıldığını söylüyor. Herkesin cezalandırılmasına sebep olan kişinin gelini olduğunu söylemeye korkuyor.
Bu kısa tanışmalarının ardından Ashley, yazları açık hava kampında kaldıklarını, kış gelince de buradaki evlere taşınacaklarını anlatıyor ve beraber kampa doğru yola çıkıyorlar.
Ivy yeni tanıdığı bu insanlara hala güvenmese de, Ashley çadırını Ivy ile paylaşıyor ve ona yeni kıyafetler veriyor. Ivy bir süre dinlendikten sonra kampta kalan herkes gibi gündelik işler yapmaya başlıyor. Ashley ile birlikte çamaşır yıkamaya, tavşan avlamaya gidiyorlar. Ashley ona o kadar yardımsever ve samimi davranıyor ki, Ivy bir yandan ablasını özlerken bir yandan da, öz ablasından bile bu denli yakınlık görmediğini düşünüyor.
Kamptaki hayatına alışmaya başlayan fakat bir yandan da Bishop'u çok özleyen Ivy mümkün olduğunca eski hayatını düşünmemeye çalışıp buradaki yeni kimliğini benimsemeye çalışıyor.
Bir gün Mark yaralanmış halde kampa geri dönüyor. Onun için endişelenen Caleb, onu kimin bu hale getirdiğini soruyor. O sırada Mark ile Ivy birbirine bakınca, Caleb "aranızdaki sorun neyse halledin" diyerek uzaklaşıyor. Bunun üzerine başbaşa kalan Mark ve Ivy bir anlaşma yapıyorlar. Eğer Ivy, Mark'ın aslında bir tecavüzcü olduğunu söylerse, Mark da Ivy'nin Bishop ile evli olduğunu ve üstelik onu sevdiğini anlatacağını söylüyor. Ivy hem kurucunun oğlunu sevmesinin ona burada tehlike yaratacağını düşünüyor hem de söylediği yalanın ortaya çıkmasını istemiyor. Böylece ikisi de sessiz kalmaya karar veriyor.
Bir gece Ivy, tek başına biraz uzaklaşıp eski günlerini ve
Bishop'u düşünüyor. Onun üzüntüsünü farkeden Caleb, eğer bilmediği birşey varsa
bunu söylemesi gerektiğini aksi takdirde tüm sorumluluğun kendisine kalacağını
söyleyerek onu uyarıyor. Ivy bu uyarıya rağmen birşey olmadığını söylüyor.
Kampta Ashley ile oturdukları bir gün Caleb ile Mark dayak
yemiş birini taşıyarak getiriyorlar. Yarı baygın halde duran çocuğun Bishop
olduğunu gören Ivy şoka giriyor! Ivy, Bishop'un yanına gidip ona sarılınca
Caleb, Ash ve diğerleri şaşkın bakışlarla Ivy'den açıklama bekliyor. Hatta
birkaç kişi Bishop'un öldürülmesi gerektiğini söylüyor ve tartışma çıkınca Ivy
belindeki bıçağı onlara doğrultup, Bishop babası gibi değil, çitin
arkasındakilere yardım ediyordu ve bana hiç zarar vermedi diye savununca ortalık
yatışıyor ve Bishop'u çadıra taşıyorlar. Ashley, çadırını Bishop ve Ivy'ye
bırakıp abisi Caleb'ın yanına yerleşiyor. Birkaç gece sonra Bishop'un yanına
yatan Ivy ona neden buraya geldiğini ve onu öldüreceğine inanıp inanmadığını
sorunca Bishop, uzun vadede inanmadığını, onun yanına gelebilmek için
ailesinden kaçarak çitlerden atladığını anlatıyor.
Kışın yaklaşmasıyla artık kamp düzeninden ev düzenine geçmeye başlıyorlar.
Caleb, Ashley, Bishop ve Ivy bir eve yerleşiyorlar. Kışın çok sert geçeceğinden emin oldukları için her gün ava gidip yiyecek depoluyorlar. Evin kırık camlarını tahtalar ile kapatıp soğuk almasını engelliyorlar. Ava çıktıkları birgün iki yabancı adamın konuşmalarını duyuyorlar. "Onları öldürürüz" gibi bir söz duyan Caleb ve Bishop pusuya yatıyor. Bu sırada bir ağacın arkasına oturan Ivy ise Bishop'a birşey olacak diye çok korkuyor. Bishop silahıyla adamın birini vururken Caleb da bıçağı ile diğerinin boynunu kesiyor. Bu görüntü karşısında fenalaşan Ivy'yi yatıştırıyorlar ve ona "bazı zamanlar eğer öldürmezsen, ölürsün" şeklinde ders veriyorlar.
Kış gelip kar kapıya dayandığında soğuk yüzünden evden hiç çıkamıyorlar. Evde eğlendikleri bir gün kapı çalıyor ve kapıdaki arkadaşları Westfall'dan üç kişinin geldiğini söyleyerek onları çağırıyor.
Yeni gelenleri görene kadar heyecanlanan Bishop ve Ivy, onları gördüğünde tanımadıklarını söylüyorlar. Yalnız birkaç dakika sonra Ivy, adamın birinin pazardaki babasına mesaj gönderen kişi olduğunu farkediyor ve ona Westfall'da neler olup bittiğini, ailesinin ne durumda olduğunu soruyor.
Adam, orada artık kaosun yer aldığını, Ivy'nin ablası Callie'nin silahları çalmaya çalışırken yakalanıp hapse atıldığını ve babasınında ortadan kaybolduğunu anlatıyor.
Evlerine döndükten sonra bir süre düşünen Ivy, Westfall'a geri dönmeye karar verdiğini söylüyor. Bishop onunla gideceğini söylerken Caleb ve Ashley de onları yalnız bırakmayacaklarını, korumaya ihtiyacı olabileceklerini söylüyorlar.
O gece Ivy, Bishop'a birlikte olmaya hazır hissettiğini söylüyor. Bishop "bunu geri döneceğimizden korktuğun için mi istiyorsun" diye sorunca Ivy, "evet korkuyorum ama o yüzden istemiyorum" diye cevap veriyor.
Ivy, ablasını hapisten kaçırıp buraya onunla birlikte geri dönmeyi planlıyor.
Plan ve hazırlıklarını yaptıktan sonra yola koyuluyorlar. Günler süren yürüyüşün ardından çitlere geliyorlar. Bishop, çitin arkasında nöbet tutan askere yaklaşıp "ben başkanın oğluyum, geri döndüm, kapıyı açar mısın" diyor. Asker kapıyı açınca Bishop onun ensesine vurup bayıltıyor. Saklandıkları yerden çıkıp Bishop'un yanına giden Ivy, Ashley ve Caleb askeri bağlayıp, ayılınca hemen arkalarından gelmesin diye onu çitin arkasına kitliyorlar.
Kimseye görünmeden eski evlerine sığınırlarken, evin önünde adliye'de beraber çalıştığı arkadaşı ile karşılaşıyorlar. Ivy ve Bishop'u görünce çok şaşıran arkadaşı onlara neden burda olduklarını soruyor. Ivy, ablamı kurtarmak istiyorum ve bunun için senin kapıyı açık bırakmana ihtiyacım var diyerek ondan yardım istiyor. Arkadaşı, önce ikna olmasa da sonra "tamam yardım ederim ama Callie'nin seninle gelip mutlu mesut yaşayacağını mı sanıyorsun" diye soruyor. Ivy de eğer en azından onu kurtarmaya çalışmazsa ömrü boyunca vicdan azabı çekeceğini söylüyor.
Caleb ve Ashley dışarda beklerken, Ivy ve Bishop Callie'nin olduğu hücreye gidip onu kurtarıyorlar. Hızlıca çıkarlarken arkadan gelen Callie, Bishop'un belindeki silahını alıyor ve silahı ona doğrultuyor. Bunun üzerine Ivy bıçağına sarılınca, Callie "bırak onu sevmeyi Ivy, o başkanın oğlu, ölmeyi hakediyor" diye Ivy'yi ikna etmeye çalışıyor. Callie'nin Bishop'u öldüreceğinden şüphesi olmayan Ivy hızlıca bıçağı ablasının kalbine saplıyor.
Bishop ile Ivy binadan çıkıp Ashley ve Caleb ile buluşunca, babalarının karşılıklı tartışmaya girdiklerini öğreniyorlar ve hemen onların olduğu yere gidiyorlar. Kalabalığın arasından geçerek babalarının yanına giden Ivy ve Bishop olanlara engel olamıyorlar. Ivy'nin babası Başkan Lattimer'ı vurunca, Bishop'un annesi de Ivy'nin babasını öldürüyor.
Başkanın ölümü üzerine şehre yeni bir düzen getirmek zorunda kalan Bishop, Ivy'nin kararı ile, bu düzeni en iyi adliye'de çalışan arkadaşının sağlayabileceğini söylüyor.
Şehri arkalarında bırakarak geri dönen Ivy ve Bishop hayallerindeki gibi okyanus kenarına varıyorlar.
Analiz:
Bishop'un, Ivy'nin yazdığı notu bulmasını beklerdim fakat notu bulmadan, sadece ona inandığı için yanına gelmiş olması da gerçekten çok güzel. Bir erkek gerçekten nasıl sever ve iki kişi birbirini sevdiğinde geri kalan herşey ne kadar önemini yitirir bir kez daha bu kitapta görmüş olduk.
Kitabın alt metnini; hırs ve intikam gibi duyguların ancak kendi sonumuzu getireceği, aşk, sevgi ve güvenin uzun vadede kazandıracağı olarak görebiliriz. Ayrıca karakter olarak güçlü olan insanların hırslı olmadıklarını, hırslı yapıdaki kişilerin kendi güçsüzlüklerinin üstünü kapatabilmek için bu yolu seçtiklerini de gözlemleyebiliriz.
Sevgiyle kalın.
Alıntı:
"Sırf birisi seni hayal kırıklığına uğrattı diye onu sevmeyi bırakamazsın"
Puanım: 7.8 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder