29 Nisan 2015 Çarşamba

Çİ



Fi'nin devam kitabı olan Çi, 320 sayfası ile Fi'nin kaldığı yerden devam ediyor. Fi'yi okumadan Çi'yi okumanın hiçbir anlamı olmayacağını söylemeliyim. Çünkü karakterlerde ve hikayede devamlılık söz konusu.

Fi'nin sonunda Duru'yu Can'a kaptıran Deniz, bu kitapta sahip olduğu herşeyden vazgeçip bir köye yerleşiyor ve orada acısını yaşayarak, kimseyle konuşmayarak hayatına devam ediyor. Can Manay ve Duru'nun birliktelikleri ise Duru'nun, Can'ın aslında takıntılı ve kısıtlayıcı bir dengesiz olduğunu farketmesinden sonra çok uzun sürmüyor, Duru akıllıca bir yöntemle Can'ın kıskaç altına aldığı evlerinden kaçmayı başarıyor ve yurtdışına gidiyor. Terkedilmenin acısı içinde olan körkütük aşık Can, kitabın en sonunda Deniz'i buluyor ve Duru'nun nerede olduğunu soruyor, cevabı bilmeyen Deniz, aşkından vazgeçmiş olmanın özgürlüğünde, Can'dan güzelce ve sakince intikamını alıyor.

Bu karakterlerin yanısıra, Bilge, Özge, Sadık ve Ada gibi diğer karakterlerin yaşadıkları anlatılırken toplumsal sistem ve uluslararası ilişkiler masaya yatırılıyor. Bir çocuğun ölümü sonrasında ayaklanan halk ve polis çatışmasının, çıkış sebebi hariç tamamen Gezi olaylarından alınmış olduğunu söyleyebilirim.

Can Manay'ın işyerinde yeni işe başlayan Bilge, tüm gösterişsizliğine rağmen zekası ve başarısı sayesinde Can'ın dikkatini çekiyor. Can ise Duru'yu unutamamış olmakla beraber Bilge ile evleniyor.

Bu eser, ilk kitaptan çok daha sürükleyici ve merak uyandırıcıydı. "Oluşum" kitabı olan Fi'den sonraki "gelişim" kitabı diyorum.
Yazar, bu kitabın son sayfasında, aslında Çi'nin bir ara kitap olduğunu ve 3. kitap olan Pi'nin yakında çıkacağını söylüyor. Ben de merakla bekliyorum.

Puanım: 6.5 /10

Posted via Blogaway

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder